ALİ SÜRMELİ RÖPORTAJI
Akşam olmuş hava kararmış ben ve arkadaşım Berkan eski bir
bahçe kapısından güllerle donatılmış bir cennet avlusuna girmiş bulunduk hava
karanlık olduğundan önümüzü iyi göremiyorduk ve çok uzağımızda olmayan bir
karaltı hareket etti ve etraf birden aydınlandı işte karşımızda Ali Sürmeliyi
görmüştük o an. Gayet mütevazı bir insan çok ta esprili bizi hemen evinin
önündeki bahçeye kurulu masasında misafir etti Ali abi bizde çok uzatmadan ve
uzatılan cömert eli kırmadan konuya girdik.
Onur Ayan: İnsanlar sizi huysuz ama komik biri olarak
biliyorlar daha doğrusu ‘’Deli Yürek’’ dizisindeki ‘’Turgay Atacan’’ olarak tanıyorlar, sizce
‘’Turgay Atacan’’ karakteriyle örtüşen ya da örtüşmeyen taraflarınız varmı?
Ali Sürmeli: Texti Ömer Lütfü Mete ve ekibi yazıyordu biraz
uzağında başladım hikâyeden yani benim uzağımda hem benzeşiyor hem benzemiyor
artık ister istemez kaşım, gözüm, duygularım karışıyor işin içine. O dönemde
Ali sürmeli iş yapmıyordu herkes Turgay Atacana çay, yemek ısmarlıyordu işler
iyi idi.
OA: Camoka karakterini canlandırdığınız ‘’Filler ve çimen’’
filminden bahserdermisiniz?
AS: Filler ve Çimen deki Camoka rolüne hazırlanıyordum ki Osman Sınav aradı ve dediki: böyle böyle bir dizi var şöyle bir
karakter var oynar mısın bende kabul ettim hem Camoka rolünü prova ederim hemde 6 bölüm oynar
çıkarım dedim ama dizi 1 sene sürdü . Bu rol için iki ay kurusıkıyla atış
talimi yaptık, teksti ezberlemeye çalıştım karışık bir dönemdi hem deli yürek
sürüyordu hem devlet tiyatrosunda patron adlı tiyatro oyunu provası sürüyordu.
Hem sultans of the dans a derse gidiyordu uykusuz günlerde ne yaşadım
bilmiyorum.
OA: Sakıp Sabancının konu edildiği Patron adlı Tiyatro eseri
galasında meydana gelen talihsiz olaydan bahseder misiniz?
AS: Patron oyunu
olayı aslında talihli bir olay rahmetli babam baktı o dönem bana bu evide onun
sayesinde aldım, burası çöplüktü gül bahçesine çevirdim çok ta güzel oldu.
Burada toplumun artıkları benimle beraber bütün artıklar burada yaşıyordu, Erkan
canla senaryo çalışıyorduk ‘’gül hikâyesi’’ buralara gülleri ektik ilk güller
açtıktan sonra onlarda artık çöplerini atmamaya başladılar.
OA: Türkiyedeki dizi sektörü hakkında neler
söyleyebilirsiniz, sizce dünya kalitesinde ürünler mevcutmu?
AS: Ben olduğunu zannetmiyorum olsa zaten Avrupa bizede
verin derdi işte ben bir hırsız polisi seyrediyorum… osırada dizi başladı---tüh
başlamış---, -OA: Kurtlar vadisi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Valla diziyi seyretmedim
ama filmi güzeldi gayet Amerikan vari olmuş efektler çok hoş.
OA: Levent Kırca, Metin Serezli, Şermin Hürmeriç gibi isimlerle
beraber oynadığınız ‘’Son’’ filminden bizlere bahseder misiniz. Levent
Kırca sizce nasıl bir yönetmen ve oyuncu?
AS: Konusu benim bildiğim kadarıyla inşaatta çalışan bir
işçiyim Teomanın eseri olan ‘’on-yedi’’
şarkısını söylerken aynı zamanda testereyle tahta kesiyorum bu arada karşı
penceredeki kızı ise kesiyorum bakışlarımla, testereyle tahtayı keserken
düşüyorum ve beni alıyorlar bir güzel yıkıyorlar temizliyorlar ve şarkıcı yapıyorlar.
Ev çok sıcaktı ,yanıyordu adeta ve ağır elbiseler vardı üzerimizde, gerçi havuzda
vardı orda ise boğuluyorduk, Levent abide teneşirde yıkıyordu beni çırılçıplak.
Sahne bitti kırkından sonra azanı teneşir paklar dedi artık azabilirsin deyince
bizim filmler koptu tüm ekip dağıldık.
Levent baba çok güzel bir adamdır oyunculuğuda çok iyidir,
zaten yönetmeye kalkmaz, baba adamdır kendiside oyuncu olduğundan güzel güzel
anlatır tatlı tatlı anlatır, sana ise onun anlattıklarını yapmak kalır.
OA: ‘’Hiçbir şey hakkında kısa bir düşüş’’ filminde rol
aldınız, şüphesiz filme olan katkınız
çok büyük, Tolga Küçük’le tanışmanız nasıl gerçekleşti?
AS: Ben içerde yatıyordum iki tane herif geliyor gençler ve
pencereden ben kapıyı görüyorum. Hırsızlar bunlar anladım ürkek çekingen
geldiler hafiften kapıyı tıklattılar , kim o!--- Abi biz şimdi aslında
arkadaşlar senaryo işte--- senaryomu ne diyorsun sen ,hırsızda değil bunlar ,çünkü
eli yüzü düzgün temiz çocuklar ,--- biz abi arkadaşlarımız buradan geçiyormuş
e-mail olmadı telefon daha icat edilmemiş abii biz seni ordan arkadaşımız
geçerken toprakla bahçeyle uğraşırken görmüş ,karşıya sormuş ali sürmeli
demişler evet evi burası deyince abi biz eve geldik---. Açtım kapıyı geçin bir
oturun ne diyorsunuz ---abi işte biz bir film çekeceğiz telefonuna, e-mailine
ulaşamadık işte ev burası kapını çaldık. İyi buyrun oturun, senaryo nerde?---
senaryo yok evde kaldı---gidin çabuk senaryoyu getirin dedim, gittiler geldiler
bir süre sonra kameraları yok evde Canon var bu olur mu olur, ışıklar falan
aşka sürgünden Haydar ağabeye söyledik oda küçük bir takım ışık yaptı verdi Cesur
halamın oğlu buradaydı onu yanlarına çekime verdik böyle oldu.
OA :‘’Hiçbir şey hakkında kısa bir düşüş’’ filmi hakkında
neler söyleyebilirsiniz?
AS: Filmi daha izlemedim teksti verdi Tolga bana, o sıra ağır
bir kaç iş vardı ve sette ezberledim, oynadım Tolga anlattı konuyu nasıl
olduğunu, güzel bir çalışma olmuş.
OA: Tolga Küçüğün ekibini nasıl değerlendirdiniz?
AS: Bilmiyorum işte biri tarih okuyor biri coğrafya okuyor o
zaman dedim bunlar bu işi yaparlar, sinema-tv okusalar idi yapamazlardı çünkü
okullarda bir işi yapmamak için ders veriyorlar sizden hiçbir şey olmaz, siz
kendinizi ne sanıyorsunuz, daha on fırın ekmek yemeniz lazım gibi atasözleri sıralanıyor
4 yıl boyunca ve bunlar öğretiliyor ve bu atasözleriyle o çocuğun içindeki güveni
ve bir işi yapma arzusunu yok edip okuldan mezun ediyorlar. Daha sonra çıkan
insanın içindeki güveni kaybettiğinden dolayı geriye biraz etle biraz kemikten
oluşan insan evlatları kalıyor.
Yirmi sene önce okudum artık bir değişiklik olsaydı eğitimde
sonuçlarını görürdük. Dünyada bizim duyduğumuz öğretmenler marangozlara kendi
bildiklerini gösterirler ve marangozda kendi yapmak istediğini yapar ama okulda
öğrendikleri bir engel teşkil etmez.
Bizimkilerde ise önce sen benim istediklerimi yap sonra
kendi yapmak istediğin hala kafanda kaldıysa yaparsın.
OA: Eski usül türk filmi tadındaki dizilere ne diyorsunuz?
AS: Acı hayat aslında türk filmi modeli değildir, nerede fakir
kızla türk gencinin aşkı vardır, ıhlamurlar
altında ve acı hayat tamamiyle amerikan modelidir; babalarınıza, dedelerinize
sorun onlar bu gibi filmlerin Türk filmi olmadıklarını bilirler , amerikan
modelini Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türk halkı üzerine monte etmişlerdir. Sizde artık biraz Amerikanlaşın
dolar 1.5ytl olacak size küçük Amerika dedik ve bir başbakan verdik ne
yaparsanız yapın bizim tam yarımız olacaksınız.
Bizim film dediğimiz Amerikalıların reklam filmleridir bizde
1.5 saattir sadece biraz uzundur, ne yaparsanız yapın bizim yarımız olup bize
karşı gelemeyeceksiniz mesajını içerir bu filmler. Bu film modeli her topluma
uygulanabilir, her toplumda başarıya ulaşmıştır. İki tampon birbirine çarpıp
çizilse iki tarafta birbirine ana-avrat girerler ama müslümandırlar da aynı
zamanda. Kapitalist olurlar birbirlerini ezerler. Amerikan modelidir bunlara
türk modeli demek doğru olmaz.
OA: Sizce piyasada orta metrajlı filmler nasıl karşılanıyor
, bir sinema filmi nasıl olmalı?
AS: Hiç bilmiyorum seyreden varmı o filmleri halbuki o
çocuklar ne çileler çekiyorlar ki bunu bir biz biliyoruz birde sinemayla uğraşan
adamlar biliyor seyirci kısmını bilmiyorum.
Bir hikayeyi roman yapamazsan, onu müziğe dönüştüremezsen,
heykel yapamazsan ,resme dönüştüremezsen geriye bir tek yol kalıyor oturup film
yapmak. Ama filmi tek başına yapamazsın diğerlerini tek başına yapabilirsin
kendi başına müzisyen,heykeltıraş, ressam olursun ama sinemacı olamazsın. İlla
kameraman,ışıkçı, setçi, oyuncu lazım komplike bir iş. Türkiyede çok güzel bir
senaryo buldum diye işe başlanıyor sonra para ön sıraya çıkıyor.
Filmi ya da sanatı insanın öncelikle kendisi için yapmasıdır
ve de insan sanatı kendisi için yapar. Bir adam kendisi için patron kendisi
için işçi olmak ister fakat insan kendini ifade etmek için yapmak ister bu
meslekleri. Ama yok kendi yaptığını
götürüyorsun plakçılara ya da prodüktörlere--- bunlar olmaz ,neden olmaz
para etmez ---ama arkadaşım bu melodiler bu fikirler bana nerden geldi?---.
Düşünsene tanrının 5. senfoniyi hediye etmesi için Bethoovenın yardımına ihtiyacı
var önce tanrı Bethoovenı yaratıyor sonra bu melodileri ona gönderiyor--- sen
diyorsun ki---valla bethooven kusura
bakma bu senfoni para etmez cd yapamayız--- yani ben şikayetçiyim bu sistemden.
Para güzel bir şey , ona tapanları gerçekten süründürür o yüzden
seviyorum parayı
Bir gün parayı karşıma aldım bir kadın misali onunla
konuşmaya başladım dedim ki paraya ---para bizim bu ilişkimiz ne olacak ben
senin peşinden koştukça sen benden uzaklaşıyorsun dedim, para yüzüme baktı ve
dedi ki eğer sen benim senden istediklerimi yapmazsan kendi istediklerini
yaparsan ben senden kaçmam yani kaçan kovalanır dedi bana bende onun dediğini
dinledim kendi istediğim işlerde çalıştım bir süre sonra para benim aklımı
çelmek için cilve yapmaya başladı iki üç misli fiyatlar verdiler ve para bana
dedi ki her insanın bir fiyatı vardır. Ve bende bir süre sonra güzel para
kazanmaya başladım.
OA:Önümüzde ki günler için neler yapmayı planlıyorsunuz?
AS:Martıların efendisi adında bir film çekmeye
hazırlanıyorum gelecek sene ekranlarda olacak bu film devrimci bir adamın
martılarla konuşmasını ve beraberinde gelişen trajikomik olaylar zincirini konu
alıyor film şu an proje aşamasında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder